Gardner’ın Çoklu Zeka Kuramı ile Bireysel Farklılıkların Önemi

Gardner’ın Çoklu Zeka Kuramı ile Bireysel Farklılıklar’ın Önemi
Çocukluğumuzdan beri süregelen ve karşılaşmış olduğumuz basmakalıp birkaç sözle gireyim.

“Senin IQ puanın kaç?”
“Benim matematiğim senden daha iyi, yani senden zekiyim”
“Dünyanın en zeki insanları bilim adamlarıdır.”
“Sayısal dersleri iyi olan insanlar, sözele yatkın olan insanlardan zekidir.”
Öyle ki insanlar artık kafalarını sayılarla doldurdular. Çözülen IQ testleri, bulmacalar insanların birbiriyle yarışa girmesine yetti. Üniversite sınavları öğrencileri sayısal/sözel diye ayırdı, çok öğrenci sınavda başarısız oldu ve belki de çok başka yetenekleri olan insanları eğitimden ve eline geçebilecek fırsatlardan men etti.
Bu ve bunlardan daha fazla sayıda örnekler var tabii ki. İnsanları siyah/beyaz olarak sınıflandırmak gibi sözel/sayısal olarak sınıflandırıyoruz. Sadece bizde değil, diğer ülkelerde de bu anlayış var. Tabii onlar bu anlayışı kırmak için bizden önce harekete geçmişler.

Filozof Nelson Goodman 1967 yılında Harvard Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde sözel ve mantıksal sembol sistemlerinin önceliklere sahip olduğu fikrine karşı koymak için “Proje Sıfır” adlı bir proje başlatır. İşte Çoklu Zeka Kuramı, Howard Gardner’in 1979 yılında “İnsan Potansiyelinin Doğası ve Ortaya Çıkarılması” konusunu çalışmak üzere projeye dahil olmasıyla başlar.

Howard Gardner 1983 yılında yayınladığı Frames of Minds (Düşüncenin Çerçeveleri) ile kuramın temellerini atmış ve 1993 yılında Multiple Intelligences (Çoklu Zeka) yayınlanmasıyla kuram resmen ortaya konulmuştur. Yayınlandığından itibaren psikologlardan çok eğitimcilerin dikkatini çeken bu kuram, Amerika’da eğitime entegre edilmek için büyük ilgi görmüştür.

Çoklu Zeka Kuramı hakkında ayrıntılara girelim. Bu kuram ile Gardner, insanları sayısal/sözel ayrımından çıkarmış, her bireyin ilgi ve yeteneklerine göre farklı alanlarda başarılı olduğunu ortaya koymuştur. Buna göre hiçbir insana “Sen zeki değilsin.” diyemeyiz çünkü zeka bu kuramla birlikte niceliksel olarak ölçülemeyecek niteliğe gelmiştir. Her insan zekidir, asıl olan bireyin kendi yeteneğini keşfetmesi ve sevdiği işi yapmasıdır.
Gardner’ın Çoklu Zeka Kuramı’nda 8 tane zeka vardır. Aşağıda bunları sayıp, kısaca tanımını yapacağım.

1-Sözel/Dilbilimsel Zeka: Sözcükleri yazılı ve sözlü olarak kullanmayı severler, bu bireyler dili etkin olarak kullanır, ileride öğretmen, yazar, şair, avukat olabilirler.
2-Mantıksal/Matematiksel Zeka: Sayılarla çalışmayı, neden-sonuç ilişkisi kurarak olayları yorumlamayı severler. İleride bilim adamı, mühendis, profesör, ekonomist olabilirler.
3-Görsel Zeka: Haritaları, çizelgeleri, filmleri kolayca okuyup, anlarlar. Hayal kurmayı, düşündüklerini akıllarında canlandırmayı severler. İleride ressam, fotoğrafçı, mimar, gezgin olabilirler.
4-Müziksel Zeka: Melodileri, sesleri, ritimleri severler, bir müzik parçası çaldığında onun notalarını dinleyerek çıkarabilirler. İleride şarkıcı, besteci, tiyatrocu olabilirler.
5-Bedensel Zeka: Vücudunu ve ellerini ustalıklar kullanırlar, fiziksel aktivitelerden hoşlanırlar, spor yapmayı severler. İleride atlet, dansçı, balet, sporcu olabilirler.
6-Kişilerarası Zeka: Çevresiyle ilişki kurmayı, arkadaşlar edinmeyi severler. Kalabalık ortamlar onlara iyi gelebilir, arkadaşlarını sıkıntılarına çözüm üretmeye çalışırlar. İleride psikolog, danışman, öğretmen olabilirler.
7-Kişisel Zeka: Kendi duygu ve düşüncelerine önem verir, kendini tanımayı ve tek başına olmayı sever. İleride din adamı, psikoterapist, sanatçı olabilirler.
8-Doğa Zekası: Doğal kaynaklara, hayvanlara, bitkilere, tabiata ilgisi yüksektir. Doğada kamp yapmaktan, doğanın içinde olup onu tanımaktan hoşlanırlar. İleride ziraat mühendisi, arkeolog, meteorolog, zoolog olabilirler.

Belirtmeliyim ki, her bireyde bu zeka türlerinden bulunur fakat bazıları daha baskındır. Birey eksik yönlerini uygun eğitimlerle geliştirebilir çünkü bu kuram zekanın geliştirebilir olduğunu da savunur.
Sonuç olarak eğitimde kullanılmasının önemine değinirsek eğer, öğrenciler arasındaki bireysel farklılıkları giderip sınıftaki öğrenme kalitesini ve motivasyonunu arttıran, kalıcı öğrenmeler oluşturmaya kaynaklık eden, her öğrenciye kendisine uygun şekilde eğitim alma fırsatı verip, kendi yeteneğini keşfetmesine rehberlik eden bir kuram olduğunu söyleyebiliriz. Geleneksel eğitime kıyasla, çoklu zeka kuramına göre öğretim programının hazırlandığı sınıflarda daha iyi öğrenmeler oluştuğunu, öğrenci değerlendirmeleri sonucunda daha iyi geri dönütler alındığını tahmin etmek zor değil. Zaten eğitimciler de çoklu zekanın dikkate alınarak programlanan öğretimlerin daha etkili olduğu konusunda hemfikirler. Çoklu zeka ortamında ve geleneksel öğretim ortamında verilen aynı konular karşısında öğrencilerin başarısı arasındaki farkı görmek için bilimsel araştırmalar da yapılmıştır.

İyi bir eğitim-öğretim ortamı ve iyi bir öğretmen, öğrencilerinin gereksinimlerine en uygun şekilde karşılık verebilmeli, ihtiyaçlarını gidermelidir, bu da öğrenciler arasındaki bireysel farklıların bilincinde olmaktan geçer. Bu bilinçte olan öğretmen ve bu bilinçte olan eğitim sistemi ile her öğrenciye kendi yeteneğini gösterip, başarılı olacağı aktiviteleri yaptırarak onları kazanırız, bu da ülke için nitelikli, yetenekli bireyler yetiştirmek adına önemlidir.

Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.

Bu videoda Ken Robinson’un TED konuşmasından…

Çoklu zekanın ve bireysel farklıların önemine çok güzel dikkat çekiliyor. Eğitim sisteminin öğrencilerin beyinlerini öldürdüğünden bahsediyor. Videoda altyazı seçeneği vardır, açabilirsiniz.

Buradan izleyebilirsiniz.

Yada 80 soruluk daha kaliteli bir test linki:

Teste buradan ulaşabilirsiniz.

Geleneksel eğitim ortamında ile çoklu zeka kuramına göre hazırlanmış öğretim programına göre işlenen dersler arasındaki farka dair iki bilimsel araştırma linki:

Araştırma – 1
Araştırma – 2

Yorum Yaz

Yorumunuzu yazınız
Adınızı giriniz