“Ali yine zayıf almışsın oğlum! Yeter ya yeter utandırıyorsun bize el aleme karşı, bak Fatma teyzenin kızı Ayşe’ye, nasıl gururlanarak söylüyorlar! 90 almış matematikten 90… Şimdi gelip bana sorsa Ali kaç almış diye, ne derim ben?” diyerek büyüttüğünüz çocuklarınızın kaç tanesi matematikte başarılı oldu? 100 taneden 5 tanesini ayırabilir miyiz? Çok zor!
Karşılaştırma yaparak büyüttüğümüz çocuklar, kendini karşılaştırma yapıldığı öğrenciye karşı küçük hissediyor. Karşısına her geldiğinde kafasını eğerek, sanki kötü bir şey yapmış gibi, adeta, “Sen benden daha iyisin! ve hiçbir zaman senin gibi başarılı olamayacağım”, dercesine kendini başarısızlığa gömüyor, ailesinin baskısından kendini arındırmış, başkalarının altında kalmamayı başarmış öğrencilerin dışındakiler.
Peki nasıl davranması gerektiğinden emin olan, çocuğunun motivasyonunu ve psikolojisini önemsemeksizin, kendi becerileri doğrultusunda, “Ben böyleyim sen de böyle olacaksın!” diyerek çocuğunu yetiştirmeye çalışan velilerimizin, her defasında öğretmenleri aşağılarcasına tepki göstermesi ve bütün olumsuzlukları öğretmenlere yıkmasına ne demeli?
Bütün suçlu öğretmenler mi bu hikayede?
Aile baskısının, psikolojimi törpülediği bir öğrencilik hayatı geçirdim diyebilirim. Birçok derste iyi olmak için değil, iyi not alabilmek için çalıştım! Kötü not demek, siz başarısızsınız demek eğitim sistemimizde! Neyse ki! Ne Fatma teyzenin oğlu gibi oldum ne de Süleyman amcanın kızı gibi! Fakat kaç kişi kendisi olabiliyor aile baskısının altında? Bkz. Yine sayılara geldik. Çünkü sayılar, ailenin elinde somut olarak gördüğü notlar gibi!
Bir de verilmeyen ödev ve verilen ödevi neden yapmıyorsun kargaşası… Öğretmen her zaman ödev vermez, vermemeli! Öğrencinin kendini geliştirmesine, farklı etkinlikler içine de dahil olmasını istediğinden dolayı, öğrencinin özgür olmasına olanak tanır. Fakat aile, öğrencinin boş kaldığı her anda, “yine mi ders çalışmıyorsun sen! Bırak artık şu boş işleri!” diye öğrenciye baskı uyguluyor. Resim, müzik, fotoğraf hatta beden etkinliklerini bile boş görüyor ve sonunda yine olan oluyor.
“Bu öğretmenler ne işe yarıyor?”
Velilerimizin tavsiyesi öğretmenlerim,
Ödev vereceksiniz! Saatlerce öğrenci onun başında duracak.
Sakın ha! Öğrenci başarısız olmasın o dersten! Bireysel farklılıklar da neymiş, öğrenci o dersten isteneni kazanmıyorsa eğer, veli odanıza gelir ve “Sen nasıl öğretmensin!” isyanını basar.
Mümkünse başarılı öğrencileri ödüllendirin sadece, diğer öğrencilerin bir önemi yok.
Başarılı bir öğrencinin velisi, çocuğunun diğer öğrencilere nazaran daha fazla başarılı olmasından dolayı, en çok kendi çocuğunun sınıf önünde ödüllendirilmesini talep ediyor.
BONUS: Sayın veliler, sakın okul ziyaretinde bulunmayın. Çocuğunuzun durumunu öğrenmeyin, mümkünse iletişim kurulabilecek bütün kanalları kapatın ve çocuğunuzu kendi haline bırakın. Elinizden geldiğince baskı yapın. Olmayan ödevleri çıkarın, yapması için önüne atın ve zorlayın. Olabildiğince de Fatma teyzenin oğluyla karşılaştırma yapın, çünkü o çok başarılı! Onun gibi olması gerekiyor çocuğunuzun.
Fakat yukarıda yazılanların tersini asla yapmayın! Eğer yaparsanız, çocuğunuzun istenmeyen davranışlarında sizin de büyük bir payınızın olduğunu fark edersiniz. Fark etmek istemiyor ve önünüze geldiği gibi öğretmenleri bu durumlardan dolayı suçlamak istiyorsanız, “BONUS” sizin için.