Mikforon: Uzaktan Gelenler – Doğuda Görev Yapan Öğretmenler

Doğu illerinde zorunlu hizmet görevi yapan öğretmenler ile kısa röportajlar yaptık. Bu sayımızda; Iğdır ve Tunceli görev yapmış Zeynel Oruç öğretmenimiz sorularımızı yanıtladı. Röportaj ile baş başa bırakıyorum sizi, keyifli okumalar.

Zeynel Oruç, emekli sınıf öğretmeni. Bitlis ve Tunceli’de görev yaptı. Şu anda kitap yazarı ve yetişkinlere eğitim vermektedir.

1. Kaç yıldır Tunceli ve Bitlis’te görev yaptınız? Buraya nereden geldiniz?

İlk atamam Bitlis’e yapıldı. Sonra Tunceli’de çalıştım. 1974 – 1989 yılları arasında görev yaptım. Toplamda on dört yıl çalıştım. Bölgenin kültürüne yabancı değilim. Bölgenin koşullarını iyi biliyorum.

2. Dil farklılıklarının doğurduğu sorunlar var mıydı? Varsa, ne gibi sorunlar yaşıyordunuz?

Bölgede dil farkı nedeniyle okula başlarken yaşanan birçok sorun vardı. Bu konunun öğrenci, veli ve öğretmen boyutu vardı. Bu, aynı dili bilmeyen iki insanın bir araya gelerek birlikte bir projede görev almaları gibi bir durumdu. Veli, Türkçe bilmiyor, öğretmen de Kürtçe bilmiyor. İkisi birlikte çocuğun daha iyi yetişmesi için çalışacaklar.Bu istenen, arzulanan verimli ortamı sağlayamaz. İşbirliği yapamayan paydaşların öğrenciye istendik oranda yararı olamaz.

Sonuçta en çok olumsuz etkilenen de öğrenciydi. Kendi emsallerinden çok geride başlıyordu. Aynı dönem içinde hem konuşmayı hem de okuma yazmayı öğrenmek zorunda kalıyordu.  Anadilde düşünüp bilgiyi, yeni öğrendiği dile çevirmesi gerekiyor. Bu durum, o yaştaki çocuklara ek yük getiriyordu. Bir dilde düşünüp başka bir dilde konuşmak kolay değildi. O yaştaki çocuklar için zordur. Çevirmeyi yaparken uygun kelimeyi bulamadığında, durup düşünüyor. Emsalleri karşısında rencide oluyor, özgüvenini kaybediyordu. Her çocuk, böyle bir durumda farklı etkilenerek ona göre tepkiler geliştiriyordu. Oradakiçocuklar emsallerine göre iki sıfır geride başlıyordu diyebilirim.

Bizler de bu konuda özel yetiştirilmediğimiz için daha çok sorun yaşıyorduk. Bu konuda hala da öğretmenlere özel bir eğitim verilmemektedir.

Bölgeye atanacak öğretmenlerin bölgeyi iyi incelemeleri ve donanımlı şekilde gitmeleri önemlidir. Nerdeyse bölgenin tamamında yeni atanmış öğretmenler görev yapmaktaydı. Bu arkadaşlarımız da birkaç yıl deneyim kazandıktan sonra batıya tayin istiyorlardı.  Bunu deneyimli öğretmenlerin daha başarılı olduğu anlamında söylemiyorum. İşini iyi yapan her öğretmen başarılıdır. Kırk yıl önce yaptığımı bugün hala aynı şekilde yapıyorsam, otuz dokuz yıl eskimiş “bir yıllık öğretmen” sayılırım.  Bu tecrübe değildir. Tecrübe yapılan işi geliştirmek ve daha iyiye ulaşma gayretidir.  Yaşanmışlıklardan sonuç çıkarmak ve daha iyi şeylere ulaşma gayretidir. Taze bilgiler ve donanımla gelen genç öğretmenlerin yanında deneyimli öğretmenlerle harmanlanmış bir ortam çok daha yararlı olur. En azından o genç öğretmenlerin yanında deneyim sahibi eğitimcilerin de bulunması çok önemsediğim bir konudur. Zaman zaman şunu aklımdan geçiriyorum: Keşke öğretmenliğimin ilk yıllarını değil de son yıllarını o bölgede yaşamış olsaydım. Çocukları olduğu gibi kabul ederek onlarla bağ kurmak önemlidir. Amaç tutum ve davranışı geliştirirken düşünmeyi, sorgulamayı öğretmek olmalıdır. Kişilik ve değerleriyle ilgili yönleri böyle bir yaklaşımla gelişebilir. Onların değerlerini, kişiliklerini değiştirmek bizim işimiz değildir.

3. Eğitim materyalleri temini konusunda veya öğrenciler ile yaşanan problemleriniz oldu mu?

Biz öğretmen olarak atanırken, hiçbir hazır, basılı materyale sahip değildik. Her şeyi öğrencilerle birlikte yapar, birlikte üretirdik. Her okulda, DYM (Ders Araçları Yapım Merkezi) tarafında gönderilen FEN TABİAT DOLABI vardı. Bu dolap adeta mini bir laboratuvar sayılırdı. Bu dolaptaki materyallerle yüz elliden fazla deney yapabiliyorduk.

Okuma yazma öğretimi tümden gelim tekniğine göre yapılır, cümleden sözcüğe, heceye ve sese inen bir öğretim ile başlardık. Büyük ve küçük fişleri elle yazardık. Şimdi her şey basılı hazır geliyor. Bizler butik sayılan küçük okullarda çalıştık. Birleştirilmiş beş sınıfı bir arada okutuyorduk. Her sınıfa günde bir saat ders yaparak beş sınıfı birden yönlendiriyorduk. Şimdi taşımalı sistemle okullar büyümüştür. Bu sebeple öğretmenler arası paylaşım ve yardımlaşma imkanları daha olanaklıdır.

4. Sizi çok etkileyen bir olay, durum, anı vb. bizimle paylaşır mısınız?

Öğrencilerimden çok şey öğrendim. Ben onları ne kadar etkilediysem onların da beni o denli çok etkilediklerini biliyorum.

Öğretmenliğimin ilk yıllarında sınıfta yaramazlık yapan erkek öğrencilerime bağırmıştım. Ertesi gün küçük bir kız öğrencim okula gelmedi. Babasını görünce neden okula gelmediğini sordum.

Babası gülümseyerek:                                                                                                                                       -Nasıl söylesem vallahi, siz yaramazlık yapan büyük çocuklara kızıp bağırmışsınız. O da sizden korkmuş, bir gün yanlış yaparsam bana da bağırır diyerek okula gelmek istemiyor.

Bunun üzerine akşam evlerine gittim. Çay içtik, konuştuk, ikna ettim. Ertesi gün okula geldi. O günden sonra,ne zaman sesimi yükseltsem, o çocuk aklıma gelir ve sesimi düşürürüm.

Sobanın etrafında ısınırlarken, üşümüş ellerini avuçlarımda ısıtmak, sıcak günlerde çocuklarla birlikte sınıfımızı nasıl yıkadığımızı, nasıl mutlu olduklarını unutmak mümkün değil.

5. Güvenlik sorununuz var mıydı, varsa ne gibi sorunlardı?

O dönemde bir sorun yaşamadım. Hatta okula giderken evimin kapısını sadece çeker giderdim. Halkın çok büyük sevgisi ve sahiplenme duygusu vardı. Hala da öyle olduğunu düşünüyorum. Münferit olaylar olabilir. Öğretmenlere karşı her zaman ilgi, sevgi ve saygı vardı.

6. Öğrencilerin dersinizde başarıları nasıldı?

Çok başarılı ve farklı yönlerde yetenekli öğrencilerimiz vardı. Bunlar okudular, çeşitli yerlerde görevler aldılar. Mühendis, öğretmen, hukukçu, öğretim görevlisi gibi çeşitli mesleklerde görev yapan öğrencilerim var. Tabi okumaya devam etmeyenler de oldu. Ortaokul ve lise düzeyinde kalanlar da var.

 7. Bulunduğunuz yerde sosyal, kültürel faaliyetlerde bulunabiliyor muydunuz?

Sosyal ve kültürel faaliyetler bakımında o dönemde koşullar çok sınırlıydı. Bazen iklime bağlı olarak iki, üç ay şehre gitmek bile mümkün değildi. Televizyon, telefon yoktu, sadece radyodan haberler dinlemek mümkündü. Köylerde elektrik yoktu. İletişim ve ulaşım çok sınırlıydı. Sadece bulunduğunuz yerdeki insanlarla bir araya geldiğimizde onlarla yapılan sohbetlerle sınırlıydı.41 039

Yorum Yaz

Yorumunuzu yazınız
Adınızı giriniz